Friday, December 30, 2011

TURKIYE IFLAS BAYRAGINI CEKMISTIR.
ACILEN YENIDEN INSA EDILMESI, HALI HAZIRDA KIRLI POLITIKA YAPAN HERKESIN TASFIYE EDILMESI GEREKIR. BUTUN BU INSANLARIN ACILEN INSAN HAKLARI MAHKEMESINDE YARGILANMASI LAZIM. MILYONLARCA INSANIN GELECEGI ILE OYNAYAN VE YUZYILLARDAN ULKENIN KANINI EMEN SIRRETLIGIN SON BULMASI ICIN. ONCEKINI TASFIYE EDIYOR DIYE KUCAK ACILAN HALIHAZIRDAKI IHTIDAR, BASKALARINI AHLAKSIZLIKLA SUCLARKEN AHLAKI COKUSUN EN NET HALI OLMAYI BASARABILIYOR, BRAVO.


2011 turkiye icin korkunc bir yil oldu.

Thursday, December 22, 2011

butun bos vakitlerimde


babam daglari cok severdi. bazen arkadaslari ile bir ay kackar'lara cikar, sakallari koskocaman olmus bir halde geri donerdi. muhammet amca'dan bir hafta sonu aldigimiz fotograflara bakinca, babamin ormanda gecirdigi gunler hakkinda kurdugum hayaller azalidrdi. jean sortu, cizgili tisortu, uzerine giydigi abuk yagmurlugu ile arkasina yesillikleri alarak derenin uzerindeki kaygan olmayan koca taslarda poz veren bir adam. agaclarin arasina bakardim ve hic ayi ya da zurafa goremez, hayal kirikligina ugrardim. yine de, kardesimle babamin donusunu sabirsizlikla bekler, butun bos vakitlerimde anneme babamin ne zaman doncegini sorardim. gencken cok sinirli ve bakici bir kadin olan annem donuk cevaplar verirdi. ama bazen oturmus kendi kendine agladigini gorurdum. o zaman annemin aslinda babami cok ozledigini anlardim.

mubagala sanati, bizim ailenin en sevdigi sanat dalidir. her aile ferdi baslarina gelen olaylari, gorup sevdikleri ya da tiksindikleri ya da asla ve asla tasvip etmedikleri olaylar oyle enteresan bir kurguda abartidi ki, siz de orada olsaydiniz agziniz acik dinlerdiniz. ve bu sanat dalinin onde gelen temsilcilerinden babam, her dag macerasinin ardindan abartidan catlayan hikayeler anlatir, kardesim ile beni soke ederdi. uyumadan once, nasil firtinanin ciktigini, cadirin ucuverdigini, uzerlerini kari kapladigini, az kalsin donarak oleceklerini ama bir anda 130 yasinda yasli bir teyze ile 132 yasinda amcanin gelip onlari nasil kurtardigini dinlerdik. "130 mu? ben henuz 3 yasimdayim." yorumunu yapardi kardesim. babam da "evet, 130. cunku onlar gercek tereyagi yiyorlar. gercek oksijeni soluyorlar." derdi.

kar yumaginin icinde kalmis uc adamin yaslilar duo'su tarafindan nasil kurtarildigini hayal etmeye calisirdim. teyze ve amcanin elbette bastonu olmaliydi. yanaklari cokmus, yuzleri kiris kiris, parmaklari ahac koku gibi. tipinin icerisinde yuruyorlar. babamlar ise bagiramiyor cunku eger bagirirlarsa cig duser. birden yasli amca, lazca-rumca karisik "ayise, ela, hay mutxa on" diyor. ayise "hey mutu varon badiskimi" diye cevap veriyor. sonra da orada bir sey mi var, bir sey mi yok diye bes dakika tartisiyorlar. sonunda yasli teyze sirtindaki bin kat battaniyemsi sey atiyor ve kari eselemeye basliyorlar derken o da nesi, babamin plastik cizmesi. oley. babamlar kurtuluyor. yasli amca ve teyze onlari evlerine goturuyorlar. icerisi sicacikmis. zemindeki tahtalarindan arasindan bakinca sarp yamaci gorebiliyormussunuz. babamlar atesin etrafinda isiniyor,, yasli teyzenin ikram ettigi simsicak ekmek ve tereyagindan yiyiorlarmis. sonra birden babamin arkadaslarindan harun amca titremeye baslamis. alnindan boncuk boncuk sular akiyormus. yasli amca ona yuzyillik bir ilac vermis de iyilesmis. o geceyi orada gecirmisler. ertesi gun, ayrilmislar. babam giderken fotograflarini cekmis ve onlara yollayacagini soylemis. ama adreslerini almadigi icin zarfin arkasina sadece yasli amca ve teyze. kackar daglari yazmis. postaci onlari bulamamis.

"ben gordum fotograflarini, abla. o kadar yaslilar ki sanki uflesem toz olup ucucaklar. gozleri iceriye kacmis."dehsetle babama baktigimi hatirliyorum. "sacmalama, gozleri iceri kacmamis. yasliliktan o. hadi uyuyun artik."

o gece ruyamda cok yaslandigimi ve gozlerimin icime kactigini gordum. o kadar icime kacmisti ki taa mideme inmisti. ama mide asitlerim gozlerimi yemek sanip eritmeye calistigi icin ruya bir anda kabusa dondu ve cok agladim. annemin ve babamin yanina uyumaya gittim. yagmur taneleri ince camlara vuruyor, sobanin tavana yansittigi isik koridorun sonunda gorunuyordu. yanan odunlarin feryatlarini duyabiliyordum.

Wednesday, December 21, 2011

Monday, December 19, 2011

hadi hadi hadi lutfen cok istiyorum hadi nasil oluyormus goster bakalim
yalvariyorum hadi
kiyametler kopmadan az once olsa bile
ben de gormek istiyorum, ben de yasamak istiyorum
cok istiyorum
iliklerime kadar istiyorum
hepsini istiyorum.

Saturday, December 17, 2011

bir gun edinburgh'ya gidicem. ve bir daha asla geri gelmiycem.
cunku zaten yanlislikla buraya dustum.
yanlis anlamayin annemi ve babami, ama en cok babaannemi hep cok sevdim ama ben buralarin kizi degilim,
edinburgh ise lafin gelisi. nereye aidim hic bilmiyorum dogrusu.
oturdugum evler ve yasadigim butun sehirler sanki baskasinin. hicbir zaman evim olmayan.
otuzuncu yilima cok az kaldigini dusunursek ve hep boyle hissettigimi kabul edersek, cok yalniz bir insan oldugumu soyleyebiliriz. fakat uzulmeyiniz, cok rica ediyorum, zaman zaman yadirgasam da alisiyorum sanirim buna. ve cogu zaman size  kendimden daha cok uzuluyorum.
koca gun boyunca bir sarkiyi dinliyordum. sexy sadie uzerine hayaller yaziyordum.
sen de biliyorsun ki dostum, bir gun dunyanin en guzel sonunu yazicam.


her ne ise,
bugun cok garip bir hesap yaptim ve ilk kez matematigi bu kadar yadirgadim.






Monday, December 12, 2011

pazar kivisi.

bugun annemin yolladigi kilolarca kivi ile ne yapalim acaba diye gunlerdir dusundugumuz icin taa karfur'a gittim ve uc katli pandispanya aldim. bu sayede kremalari, kivileri, muzlari kullanmak sureti ile de 10 dakikada meyvali pasta yapilacagini ispat etmis oldum. biraz cakma ama olsundu.
sonra dedikodu bloglarina bakiyim dedim. gunun konusu cold mountain'i izledigimiz icin jude law idi. sadie frost, sienna miller derken jude law'in aslinda cuce olmadigini fark ettim. adam 1.82 boyunda imis beyler. bu yuzden de kendisini daha cok begenmeye karar verdim ama surekli ayni kadinlar arasinda gidip gelmesini hos karsilamadim.
geri kalan kivilerle ne yapacagimiz ise beyhude. eskiden kivi ne pahaliydi kiviler. tane tane alirdi ebeveynler.
simdi ise kilolarca kivinin arasinda saskiniz.

Thursday, December 8, 2011

sevgili gunluk,
bugun ne kadar yoruldum bir bilsen.
sabahin korunde uyanip ofise oradan nisantasa oradan caglayana oradan maslaka oradan istinye parka oradan etilere gittim.
igrenc yagmur yagdi ve islandim. bir ara oluyorum sandim. yapamiycam su birikintisinin icine yaticam ve ustumden o igrenc jipleriyle kaldirimdaki herkesi yikayan etiler ayisi gecicek sandim.
hayatimda ayaklarim hic bu kadar acimamisti. rahat bir ayakkabi bulamadan gocup gidicem ya ona yanarim  dedim.
sonra yine ofise gitmem gerektigi, ofiste fotograflari havuza koymam, roportaji hazir etmem, fiyatlari almam, cuma gunku cekim icin planlar yapmam gerektigini dusunup cok uzuldum.
ve butun bunlari yapamayacagima karar verdim. zaten aksam bes bucuk olmustu.
levent metrosunun kalabaliginda yonumu bulamadim. 
tivs'i aradim yemek soylesin diye. soyledi, cok tatli bir kisi bazen cunki. 
metroda galatasaray fanlari vagonlari salladi.
milyonlarca insan olarak taksim meydaninda birbirimizden nefret ettik.
sonra yokus asagi yurudum. 
eve geldim ayaklarima baktim. yazik onlara. bir ara gogus kanseri oldugumu dusundum. ama sonra asla hasta olmadigimi fark edip sevindim. hem gogus kanseri 40 yastan sonra olurmus.
evet hic hasta olmuyordum. 
ne yaparsam yapayim, bu yuzden isten kacamiycaktim.
yarin ikea ve addresistanbula gidicektim.
cuma gunu iki cekim vardi.
bu arada regl olmustum. 
roportaj bitmisti cok sukur. yarin ofis islerini de yaparsam, cuma da cekim derken.
digerleri nasil olucak ama. yetisemiyorum tanrim. oha. 
hayatimin errorunu vermek uzereyim.